Yazın yaylalarda gölgesinde serinlediğimiz, yapraklarından nefis sarmalar yaptığımız asmanın meyvesi üzüm taze tüketiminin yanında kurutularak, meyve suyuna işlenerek, pekmez yapılarak, şarap ve sirke yapılarak tüketilmekte. Portakaldan sonra dünyada en çok üretilen meyve olan üzüm, içerdiği maddeler sayesinde vücudu enfeksiyonlara karşı korurken anti-kanser, anti-obez, anti yaşlanma, anti-diyabetik, bağışıklık ve sinir sistemini kuvvetlendirici ve eklem rahatsızlıklarını iyileştiren etkiler göstermekte. Vitaminler, protein, karbonhidrat ve minerallerin yanı sıra sağlığımız için son derece önemli olan antosiyanin, flavanol, fenolik asit, kaffeik asit, kateşin ve resveratrol gibi fenol ve polifenollere ilaveten flavonoid, proantosiyanidinler ve antosiyanidinler de içermekte.
Üzüm suyunun içeriği üzüme benzese de lif ve yağlar bakımından aralarında farklar var. Neden mi? Çünkü bu lif ve yağlar çekirdekte ve üzüm suyu yapılırken çekirdekler ayrılıyor. İnanması güç ama üzüm çekirdeği %6-20 yağ içermekte. Çoğu zaman çiğnerken ağzımızda acı tat bırakan üzüm çekirdeği aslında bol miktarda da şeker içeriyor. Kemiklerimize sağlamlık katan kalsiyum, kalp çalışmamızı düzenleyen potasyum, kan yapımında görevli demirden zengin olan üzüm; başta göz sağlığımızı koruyan, aynı zamanda anitioksidan vitaminlerden olan A, enerji metabolizmamızda aktif rol alan B1, B2, niasin ve antioksidan vitaminlerden olup vücut direncimizi sağlayan C vitamini yönünden de zengin. Bu içerikler yaşında, kurusunda, pekmezinde bir değil ama. Yaş üzüm ile karşılaştırınca kuru ve pekmezin daha az su içerdiklerinden hem kalori, hem de demir ve kalsiyum içerikleri daha yüksek.
Üzüm ve pekmez proteinden fakirdir. Ancak içerdiği protein yapıtaşları olan aminoasitler öyle dengelidir ki içerdiği az miktarda proteinden vücudumuz maksimum düzeyde faydalanabilir, özellikle kuru üzümde…
Üzümün sağlığımıza faydalarına bir göz atalım:
• Gerçek bir beyin besinidir. Öğleden sonra yenecek bir küçük salkım üzüm vücudu ve beyin hücrelerini zindeleştirir.
• Bünyesindeki magnezyum iş verimliliğimizi arttırır.
• İçerdiği tartarik, sitrik, malik, süksinik, fumarik, pyruvik, gliserik, glikolik, dimetil-süksinik, shikiminik ve quinikasit mideye zarar vermeden böbrek ve karaciğerlerin çalışmasını hızlandırır ve bu organların çalışmasını destekler.
• Vücudu virüslere karşı dirençli hale getirir.
• İçerdiği biyoflavonoidler sayesinde Cvitamini aktivitesini arttırır.
• Kabuk, et ve çekirdeğinde bulunan melatonin yaşlanmayı geciktirir.
• Hareket sisteminin yapıtaşı olan kemik, kıkırdak, lif ve eklemleri birleştirici rol oynar.
• Hücre elastikliği ve plastisitesini arttırarak cildi gençleştirir.
• İçerdiği antosiyanin sayesinde cildi güneş ışığından korur.
• Katarakt ile ilgili sıkıntılara iyi gelir ve görmeyi iyileştirir.
• Eklem yerlerindeki damarlar ile kalp damarlarını genişletip esneklik kazanmasını sağlayarak kan dolaşımını kolaylaştırır.
• İçerdiği polifenollerle kötü kolesterolü düşürür, trombosit toplanmasını azaltır, kalpte ritim bozukluğunun önüne geçer ve damar basıncını azaltarak kalbi korur
• Üzüm çekirdeği özütler, yağ metabolizması enzimlerinin işlevini durdurarak şişmanlığın önüne geçer ve yağların erimesine yardımcı olur.
• Üzüm çekirdeği özütleri kalsiyum ile birlikte alındığında, kemik oluşumu ve gelişmesini hızlandırır.
• Kan dolaşımını arttırarak mide rahatsızlıklarına iyi gelir.
• Enfeksiyonlara karşı etkili olup hafıza performansı üzerine olumlu etkileri vardır
• Yaşlılıkta ortaya çıkan hafıza kayıplarını giderebilen üzüm özütleri, vücuttaki ürik asit miktarını azaltarak böbrekleri korur ve içerdiği demir ile vücut yorgunluğunu alır.
• Üzüm ve üzüm ürünlerindeki antioksidanların merkezi sinir sitemini koruduğu tespit edilmiştir.
• Üzüm çekirdeği özütlerinin karaciğer rahatsızlıklarına karşı koruyucu etki yaptığı, hücreler arasındaki lifli bağ dokularını artırdığı ve stresi azalttığı klinik olarak ortaya konulmuştur.
• Üzümün, kemik sağlığı bakımından önemli olan bor içeriği de yüksektir.
• Üzüm suyu anne sütü yetmediği zamanlarda tavsiye edilen çok değerli bir gıda maddesidir.
• Siyah üzüm konsantresi ise kemoterapi alan kanser hastalarının kan değerlerini yükseltmek ve bağışıklık sistemlerini kuvvetlendirmek için önerilen bir üründür.
• Öte yandan kuru üzüm, içerdiği polifenoller, fenolik asitler ve tanenler sayesinde yemek sonrası gereken insülin etkisini düşürmekte, şeker emilimini hafifletmekte (glisemik indeks)
• Belli bazı oksidatif biomarkırları etkilemekte ve leptin ile ghrelin sayesinde tokluk hissi vermektedir.
San Diego’da yapılan bir araştırmanın sonucuna göre, 12 hafta süreyle Concord üzüm suyu içen insanlarda hem sistolik hem de diastolik kan basıncının önemli derecede düştüğü tespit edilmiştir. Araştırmada 45-70 yaş aralığındaki 80 sağlıklı erkek kullanılmıştır. Amerikan Ulusal Kan Basıncı Eğitim Programı’nın bildirisine göre sistolik kan basıncının 5 kat kadar düş- mesinin, felçten kaynaklanan ölümlerde %14’lük ve kalp hastalığında da %9 azalmaya neden olabileceği tahmin edilmektedir.
Yine Concord üzüm suyunun atardamara ait duvarın elastikiyetini (esnekliğini) artırdığı saptanmıştır. Araştırmalara göre mor renkli üzüm suyunun LDL kolesterolün oksidasyonunu yavaşlatma yeteneğinin, kanın pıhtılaşma eğiliminin azaltılmasında etkili olduğu bilinmektedir. Bunların her ikisi de kalp ve damar sağlığına katkıda bulunmaktadır.
Yapılan çalışmalara göre üzümlerdeki proantosiyanidinlerin antioksidan kapasitesi E vitaminine göre 20 kat, C vitaminine göre ise 50 kat daha fazladır. Kırmızı üzüm suyunda 1.800 -3.000 mg/lt düzeyindeki polifenolik bileşikler, antioksidan özellik göstererek serbest radikalleri bloke eder ve yağların oksitlenerek vücutta birikmesini engeller.
Üzümde bilinen 20 antioksidan vardır. Siyah üzümlerdeki antioksidan sayısı, beyaz üzümden daha çoktur.
Renkli üzümlerde asıl yararlı olan madde üzümün çekirdeğindedir ve kalp hastaları, siyah ve kırmızı renkli üzümleri çekirdeği ile birlikte yemelidirler. Üzüm şırası, romatizma ağrılarını geçiren doğal bir ilaçtır. Çekirdekli veya çekirdeksiz kara üzüm suyu sıkılarak taze olarak her sabah içilmelidir. Kırmızı üzümlerdeki flavonoidler şıraya geçer ve kalbi korur. Üzüm ve üzüm ürünlerinin kalbi korumasının sebebi, içerdikleri polifenolik bileşiklerden kaynaklanmaktadır.
Üzüm; içerdiği fenolikler, fenoller, fenolik asitler, stilbenler, flavonoidler, antosiyanidinler sayesinde, insan sağlığı bakımından süper meyveler arasında sayılmaktadır. Stilbenlerden olan resveratrol, günümüzde keşfedilen antioksidanların en iyisidir. Resveratrolün yenilebilen en önemli kaynağı üzümdür. Bu maddenin, özellikle damar tıkanıklığı, kalp-damar hastalıkları ile belli bazı neoplazma hastalıkları ve bağışıklık sistemi ile ilgili sıkıntılara iyi geldiği ve ömrü uzattığı tespit edilmiştir. Üzümün, içerdiği resveratrol maddesi ile kansere karşı savaş açtığı, 1985’li yıllarda Japonya’da başlayan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Aynı zamanda kolesterolün düşürülmesinde de etkili olduğu ve Akdeniz tipi diyetler ile kalp krizi riskini azaltabileceği bilinmektedir. Çünkü renkli üzümlerde daha fazla bulunan resveratrol maddesinin antioksidan aktivite göstererek kılcal damarların tıkanmasını engellediği, apoliprotein ve lipid sentezinin modülasyonu ile kılcal damarlarda trombosit birikmesini engellediği in vitro, ex vitro ve hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Tümör aşılanmış farelere 18 hafta boyunca haftada 2 kez 1, 5, 10 veya 25 mikromol resveratrol veren araştırmacılar, tümör sayısının kontrole göre sırasıyla %50, %63 ve %88 oranında azaldığını ortaya koymuşlardır. 1997 yılında Illinois Üniversitesinde yapılan bir araştırmada ise kanser aşılanmış farelerde resveratrol maddesinin lezyon gelişimini engellediği ve deride tümör oluşumunu azalttığı saptanmıştır. Ayırıca resveratrol östrojenik aktiviteye sahip olup menopoz sonrası kemik erimesini önlemektedir. Üzümün resveratrol içeriği en yüksek olan yeri kabuğudur.
Kılcal damarlarda okside olarak biriken düşük yoğunluktaki yağlar (LDL), damarları tıkamakta ve koroner kalp hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Renkli üzümlerin taze veya üzüm suyuna işlenerek tüketilmesi ile kötü kolesterol olarak da bilinen düşük yoğunluktaki yağlı bileşiklerin okside olarak kılcal damarlarda birikmesi engellenmekte ve koroner kalp hastalıklarından kaynaklanan kalp krizi riski azaltılmaktadır. Doymamış yağ oranı yüksek gıdalar ile beslenenlerde kolesterol de yüksek ise kalp krizinden ölüm riski artmaktadır. Bunun önlenmesi için üzüm ve üzüm ürünlerinin bolca tüketilmesi gerekmektedir. Çünkü üzümlerde yoğun olarak bulunan ve antioksidan görev üstlenen fenolik maddeler, flavonoid gurubu kimyasal bileşiklerden olan, renkli üzümlerde kabuk ve şırada, hatta bazı çeşitlerde et kısmının renkli olmasını sağlayan antosiyaninlerin de trombositlerin yoğunlaşarak kılcal damarların duvarlarına yapışmasını engellediği ve bu damarların değişmesine izin vermediği bilinmektedir. Yapılan tıbbi araştırmalara göre antioksidan ve antimutagen özelliğine sahip olan resveratrol, kanser oluşumuna doğru giden hücre değişimlerini bloke etmekte ve istenmeyen dokuların vücutta oluşmasını engellemektedirler. Üzümün mucizesi olarak ifade edebileceğimiz resveratrol maddesinin kullanılma zamanının geldiğini, hatta geçmek üzere olduğunu söyleyebiliriz.